Bağışıklık (İmmün) Sistemimiz 1

12.04.2020

Bağışıklık sistemimizin yaşamımızı sürdürebilmemiz için hayati öneme sahip olduğunu biliyoruz. Peki bu süreç tam olarak nasıl işliyor? En basit anlatımıyla: “bağışıklık sistemimiz, vücudumuza giren istilacıları sürekli olarak tarayarak bir düşman tespit edildiğinde karmaşık bir saldırıya geçer ve hayatta kalmamızı sağlar”. 

Şimdi biraz daha detaya inelim: İmmün sistem olarak da adlandırılan bağışıklık sistemi, tüm vücuda yayılmış birçok hücre, organ, protein ve doku türünü içerir. Sağlıklı işleyen bir bağışıklık sistemi, vücudun kendi dokularını yabancı dokulardan ayırt edebildiği gibi ölü ve bozuk hücreleri de tanıyarak temizler.

Bağışıklık sistemi hastalığa sebep olabilecek bir patojenle, örneğin bir bakteri, virüs veya parazitle karşılaştığında immün cevap ya da bağışıklık tepkisi denen süreç başlar. Bu sürecin nasıl işlediğini anlatmadan önce bağışıklık sisteminde rol alan bazı ana karakterleri tanıtacağız.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN BAŞLICA AJANLARI

1. AKYUVARLAR

Akyuvarlara “lökosit” de denir. Vücut içerisinde kan damarlarında, ve kan damarlarına ve arterlere paralel olarak yer alan lenfatik damarlarda dolaşırlar. Akyuvarlar sürekli devriye gezerek patojen (hastalığa neden olan her türlü organizma ve madde) ararlar. Bir hedef tespit ettiklerinde, çoğalmaya başlarlar ve diğer hücre tiplerine sinyal gönderirler. 

Akyuvarlarımız, vücudun lenfoid organlar olarak adlandırılan farklı yerlerinde depolanır. Bu organları şöyle sıralayabiliriz:

- Timus                   akciğerlerin ortasında ve boynun hemen altında yer alan bir bez.
-
Dalak                     karnın sol üst tarafında kanı filtreleyen bir organ.
-
Kemik iliği           kemiklerin merkezinde bulunur, ayrıca alyuvar da üretir.
-
Lenf düğümleri  lenfatik damarlarla bağlı, vücudun çeşitli bölgelerine dağılmış küçük
                                 bezler.

İki temel akyuvar türü vardır:

1.1   Fagositler

Bu hücreler, patojenleri çevreler ve emer ve onları etkili bir şekilde yiyerek parçalar. Aşağıdakiler de dahil olmak üzere çeşitli türler vardır:

- Nötrofiller             bunlar en yaygın fagosit tipidir ve bakterilere saldırma eğilimindedir.
-
Monositler            bunlar en büyük tiptir ve birkaç role sahiptir.
-
Makrofajlar           bunlar devriye gezerek patojen arar ve ayrıca ölü veya ölmekte olan
                                  hücreleri temizler.
-
Mast hücreleri     yaraları iyileştirmeye ve patojenlere karşı savunmaya yardımcı olmak da
                                
dahil olmak üzere birçok görevleri vardır.

1.2   Lenfositler

Lenfositler vücudun önceki işgalcileri hatırlamasına ve tekrar saldırmak için geri gelirlerse onları tanımasına yardımcı olur. Lenfositler kemik iliğinde üretilir. Bazıları kemik iliğinde kalır ve B‑Lenfositlerine (B-Hücreleri) dönüşür, diğerleri timusa gider ve T-Lenfositleri (T-Hücreleri) haline gelir. Bu iki hücre tipinin farklı rolleri vardır:

- B-Lenfositler        antikor üretir ve T-Lenfositleri uyarmaya yardımcı olurlar.
-
T-Lenfositler        vücuttaki tehlikeli olabilecek hücreleri (enfekte hücreler, tümör hücreleri
                                  ve organ nakli ile gelen hücreler) yok
eder ve diğer lökositleri uyarmaya
                                  yardımcı olurlar.

2. İMMÜN CEVAP / BAĞISIKLIK TEPKİSİ NASIL ÇALISIR?

Bağışıklık sisteminin, vücudun kendi hücreleri ile dışarıdan olanları ayırt edebilmesi gerekir. Bunu, tüm hücrelerin yüzeyinde bulunan proteinleri tespit ederek yapar. Vücudun kendine ait proteinlerini erken bir aşamada görmezden gelmeyi öğrenir.

Antijenler

Temel olarak antijen, bağışıklık tepkisine neden olabilecek herhangi bir maddedir. Antijenler, patojen, yani hastalık yapan her tür organizma / madde üzerinde yer alan proteinlerdir. Her patojenin kendine özgü / farklı yapıda antijen(ler)i vardır. Bakteri, mantar, virüs, toksin veya dışarıdan vücuda gelen yabancı cisimler antijendir. Ancak vücudun kendisine ait ölü veya tehlike yaratabilecek (tümör gibi) hücreleri de antijen olabilir. İlk aşamada bağışıklı sistemine ait bir dizi hücre, antijeni tanımak için birlikte çalışır.

B-Lenfositlerinin rolü: Antikorlar

B-Lenfositleri antijeni tespit ettikten sonra antikor salgılamaya başlarlar (antijen “antikor jeneratörleri” nin kısaltılmışıdır, başka bir deyişle antijenler vücutta antikor üretimine neden olan maddelerdir). Antikorlar, spesifik antijenlere kilitlenen özel proteinlerdir.

Her B-Hücresi spesifik bir antikor oluşturur. Örneğin, bir B-Hücresi pnömoniye neden olan bakterilere karşı antikor yaparken diğer bir çeşidi soğuk algınlığı virüsünü tanır.

Antikorlar, immünoglobulinler adı verilen ve bağışıklık tepkisinde birçok rol oynayan geniş bir kimyasal ailenin bir parçasıdır:

İmmünoglobulin G (IgG) - mikropları işaretler, böylece diğer hücreler onları tanıyabilir ve bunlarla başa çıkabilir.

- IgM    bakteri öldürmede uzmandır.
-
IgA    vücuda giriş yapılabilen yerlerdeki sıvılarda (gözyaşı ve tükürük gibi) yoğunlaşarak
             vücudu korur
-
IgE    parazitlere karşı koruma sağlamakla beraber alerjilerden sorumludur.
-
IgD    B-Lenfositlerine bağlı kalır ve bağışıklık tepkisinin başlatılmasına yardımcı olur.

Antikorlar antijene kilitlenir, ancak öldürmezler, sadece işaretlerler. Öldürme işlemi ise fagositler gibi diğer hücrelerin görevidir.

T-Lenfositlerin rolü

Farklı T-Lenfosit tipleri vardır:

a)  Yardımcı T-Hücreleri (Th hücreleri)
Bağışıklık tepkisini koordine ederler. Bazıları diğer hücrelerle iletişim kurar ve bazıları B hücrelerini daha fazla antikor üretmeye
teşvik eder. Diğerleri daha fazla T hücresi veya hücre yiyen fagosit çeker.

b)  Katil T-Hücreleri (sitotoksik T-Lenfositleri)
Adından da anlaşılacağı gibi, bu T hücreleri diğer hücrelere saldırır. Virüslerle savaşmak için özellikle yararlıdırlar. Virüsün, enfekte olmuş hücrelerin dışında yer alan küçük kısımlarını tanıyarak ve enfekte olmuş hücreleri yok ederek çalışırlar.

Metabolic Balance Türk Cumhuriyetleri

Kategoriler

Linkler