Anti Aging / Uzun Yaşama

Anti aging üzerine araştırmalar yapan bilim insanlarının en büyük hayal kırıklığı, insanların yaşam süresini birkaç yıl, hatta onlarca yıl daha uzatabilmenin yöntemini asırlardır bilmelerine karşın, kimsenin bu yöntemleri dikkate almaya yanaşmamasıdır.

Bu yöntem, yiyecek tüketimini sürekli açlık hissi duyulacak şekilde kısıtlamaktan ibarettir. Bilim insanları bunu “Kalori kısıtlaması” olarak adlandırırlar. Kalori kısıtlaması, kişiye sağlıkla yaşanacak uzun yıllar kazandırır, ancak uzun yaşayabilmek için yaşamları boyunca açlık çekmeye gönüllü olan çok az insan vardır. 

Daha az yemek, ömrü %50 oranında uzatır

Rönesans dönemi İtalyan aristokratlarından Luigi Cornaro, Uzun Yaşama Sanatı adlı biyografisinde bu şaşırtıcı keşfi açıklayan ilk kişidir. Kendisi 37 yaşına kadar kısıtlama olmadan yemek yer ve sağlık durumu gittikçe bozulur. Ardından, gündelik kalori tüketimini kısıtlamaya karar verir ve kendini daha iyi hissetmeye başlar. Böylece daha az yemeyi sürdürür ve sağlığı gittikçe düzelir. Cornaro 103 yaşına kadar yaşar. Amerikalı bir gerontolog (yaşlılık bilimi uzmanı) olan Clive McCay 1935 yılında; daha az yiyen farelerin ömürlerinin %40 oranında uzadığını ve yaşa bağlı hastalıkların ortaya çıkmasının önemli ölçüde gerilediğini doğrulamıştır. 1986 yılında Amerika‘nın Wisconsin - Madison Üniversitesi yaşlılık bilimi uzmanlarından Profesör Richard Weindruch da fareler üzerinde yaptığı çalışmayla benzer sonuçlara ulaşmıştır. 

Bu ilk deneylerden günümüze, çeşitli hayvanlar, özellikle örümcekler ve balıklar üzerinde bu tür araştırmalar yapılmaya devam etmektedir. Montreal Üniversitesi Biyokimya Profesörü Dr. Pierette Gaudreau, „Kalori kısıtlaması“na gidilen farelerin, normal beslenen farelere oranla %50 oranında daha uzun yaşadıklarını saptamıştır. Ayrıca bu farelerin sağlık durumlarının daha iyi olduğu ve yaşlılığa bağlı hastalıkların çok daha geç ortaya çıktığı görülmüştür.

Daha az beslenen primatların kansere ve diğer hastalıklara yakalanma ihtimalleri azalıyor

Richard Weindruch primatlar üzerinde gerçekleştirdiği diğer bir araştırmanın sonuçlarını 2009 yılında yayınlamıştır. Bu bilimadamının ortaya koyduğu verilere göre; istedikleri miktarlarda beslenen maymunlar yaşlılığa bağlı hastalıklara %37 oranında yakalanırken, kalori kısıtlaması yapılarak beslenen maymunlarda bu oran %13’tür. Ayrıca bu primatların kilo vermekle kalmayıp, aynı zamanda daha iyi bir fiziki yapıya sahip oldukları ve yaşlılığa bağlı kanser ve kardiyovasküler hastalıklara yarı yarıya daha az yakalandıkları kanıtlanmıştır. Bir başka bulgu da, düşük kalorili gıdalarla beslenen primatlarda yalnızca %13 oranında diyabet gelişirken, diğerlerinde bu hastalığın ön bulgularına %29 oranında rastlanması olmuştur.

Uzmanların hepsi, yaşam süresi üzerindeki bu etkilerin aynısının insanlar için de geçerli olacağından emindir. Gerçekten de Japonya’nın düşük kalorili gıdalarla beslenmesiyle (sebze ve deniz ürünleri)  ünlü Okinawa Adası’nda yüz yaşını aşmış birçok insan yaşamaktadır.

Kalori kısıtlamasının sağlık ve yaşam süresi üzerinde böylesine olumlu etkiler yaratmasının nedeni, acıktığınızda belli genlerin aktifleşmesi, belli genlerin de devre dışı kalmalarıdır. Genlerinizin aktivitelerindeki bu değişiklikler organizmanızda çeşitli olumlu tepkilere yol açarlar ve yaşlanma hızınızın kesilmesi, yaşa bağlı hastalıkların yavaşlaması, hatta yok olması bu tepkilerle açıklanır. Söz konusu tepkiler beş çeşittir:

1. Vücuddaki enflamasyon azalır (enflamasyonun pekçok hastalığın yanı sıra artroz, diyabet, kanser ve kalp hastalıklarına zemin hazırladığı bilinmektedir);
2. Yağ ve karbonhidrat metabolizmasında düzelme olur: Bunlar yeninenleri daha iyi „yakarlar” ve böylece daha az atık madde ve zararlı yağlar üretirler;
3. Kan şekeri düzeyi düşer: Bu, diyabet ve kansere karşı mükemmel bir gelişmedir;
4. “Endotel fonksiyonu”nun desteklenmesiyle kan dolaşımı düzene girer (endotelyum, hücrenin kan damarlarının iç yüzeylerini döşeyen epitel tabakasıdır);
5. Kanser hücrelerinin gelişimi ve çoğalması durur.

Kaynak: Nutranews